top of page

Kulp katliamı gerçeklestiği sırada orada bulunan Süleyman Öztürk, köyde yaşadıkları benzer vakalardan dolayı ailesi ile birlikte İstanbul'a göç etmek zorunda kalır. 3 çocuk babası olan Süleyman Öztürk, 19 yıldır İstanbul'da yaşıyor ve işletmecilik yapıyor.

 

    "90'lı yıllarda Kulp'ta örtülü bir savaş vardı. 1991'in son ayıydı. Olayın yaşandığı gün yürüyüş vardı, biz de köyden birkaç kişi cenazeleri defnetmek için Kulp'a gelmiştik. Şehit cenazeleri vardı, onları Kulp mezarlığına defnetmek amaçlı toplanmıştık.

 

    Asker, cenazeleri vermemekte direndi biz de Kulp Çayı civarında bekledik. Olayların hiç böyle gelişeceğini tahmin etmemiştik. Cenazeleri alıp defnetmemize müsade etmediler,

bir süre sonra da üzerimize ateş açılmaya başlandı. Aralarında abimin de bulunduğu 7 kişi hayatını kaybetti. 

 

     O günü hiç unutamıyorum. O ara Kulp'a misafir olarak gitmiştim. Evimizden, yurdumuzdan ayrılmak zorunda kaldık. Bir akrabam vardı yan yanaydık, benim yanımda vuruldu. Hatta ben orda insanların arasında ilerliyordum, sağda solda abimi arıyordum. İnsanlara soruyordum "abimi gördünüz mü?" diye. Taranacağımız hemen hemen belli olmuştu, dedim ki öyle bir şey olursa en azından ona diyeyim de yol kenarında dur, kendini asağı atabil, kurşunlara hedef olma.

 

      O esnada zaten silahlar patladı. Yol kenarından kendimizi dereye attık, bizim köyün muhtarıyla ikimiz yan yanaydık. Yanımızda bir arkadaş vardı, o vuruldu. Atkılarımızı falan aldık bağlamaya çalıştık fakat öyle bir yerden vurulmuştu ki bağlanamıyordu. Bir yandan da köprünün üstünden ağır silahlarla falan ateş ediyorlardı. Hatta başımı kaldırdım, bize nerden ateş ettiklerini görmek istedim. Köy muhtarı, hemen başımı tuttu ve aşağı çekti. Ben başımı indirdiğim esnada önümüzdeki taşa kurşun değdi.

 

       Arkadaşlar vardı vurulan, hepimize ağır hakaretler vardı, kadınlar da vardı. O olayı hiçbir zaman unutamam, insanlar gözümün önünde öldürüldü. Hatta amcamlar Diyarbakır’dan Kulp'a gelirken arabaları kurşunlanmıştı, bebek, kadın falan vardı yanlarında perişan olmuşlardı. Zaten bu olay örtülü kaldı, emri kim verdi, nasıl oldu hiçbir zaman öğrenemedik. Sonuçta devlet yaptı, güvenlik güçleri, özel timler falan hepsi vardı. Bu olaydan sonra da köyümüz ve evlerimiz yakıldı zaten.

 

       Onun için dava açmıştık devlet cüzzi bir tazminat ödedi. Bununla ilgili delilleri ve somut seyleri kaybettirdikleri için dava açamadık. Abimin eşi ve çocukları mağdur edildi. Faillerin yargılanmasını, mağduriyetimizin giderilmesini istiyorum."

   

 

   

 

bottom of page